II. I MEKTUPLARININ BULUNMASI
Vahap Zahirov, 1953'te Heli köyünde bulunduğu dönemde komşusu bir akşamüstü elinde balmumlu bir beze sarılmış bir tomar kâğıtla çıkagelir. Bu bezi açıp baktıklarında Arapça dualarla başlayan elyazması küçük bir kitapçık bulurlar. Duaları okurlar; fakat anlamlarını çıkaramazlar. Metinleri okumaya devam ederler. Kumukça, Sizden savlay ayrıldık zamansız, mısralarına geldiklerinde bu mısraları anlarlar. Okunması çok zor olmasına rağmen dizeleri çözerler ve ayrı bir kâğıda tekrar yazarlar. Atabaynı ayı günü yoldu dep, Kazakıma qara qayġı dep, mısralarına geldiklerinde bu dizelerin Yırçı Kazak'a ait olduğunu anlarlar. Metinler çözülmeye başlayıp, dizelerin sahibi ortaya çıkınca, Zahirov'un aklına, Müslimavullu Kazak'ın, hiçbir yerde kitabının olmadığı, bu kitapçığın Heli köyüne nereden ve nasıl geldiği sorusu takılır.
Zahirov, köyde, bu şiirler hakkında araştırma yapmaya başlar. Köyün ileri gelenlerine, Yırçı Kazak'ın hayatta olduğu dönemde, Heli'de kimlerin yaşadığını ve okuduğunu sorar. Zikredilen tarihlerde halen hayatta olan İdris Muhammet'in, Kazanişli Akay Kadı'dan ders aldığını öğrenir. İdris Muhammet, bu olayların geçtiği sırada bir hayli yaşlanmıştır. Zahirov, İdris Muhammet'e gider ve okuduğu dönemde Yırçı Kazak hakkında herhangi bir şey duyup duymadığını sorar. Ömrünün son günlerini yaşayan, kendinden geçmiş, konuşmaya mecali kalmamış, hareketleri çocuklaşmış olan bu pirifâni, Kazak'ın ismini duyunca birden canlanır, konuşmaya başlar:
— “Nasıl olmam, ben onun babası Tatarhan'ı da tanırım.” der ve devam eder: “Biz öğrenciler Akay Kadı ile birlikte güzün tarlada patates toplarken, şapkası sarı kıldan örülmüş, sarı sakallı, keten cepkenli, bugün görmüş gibi gözümün önünde bulunan güzel çarıklı birisi gelip, Akay'a selam verdi. Bunlar çok eski iki dostmuş gibi uzun uzun konuştular. Sonra koynundan bir top kâğıt çıkarıp Akay'a uzattı. Akay, bu yazıları kendisine bir defa okudu, ihtiyar tekrar okumasını istedi. Aynı şahıs aralıklarla birkaç kez geldi. Sonunda bu gelenin Müslimavullu Tatarhan olduğunu, Sibirya'da sürgünde bulunan oğlu Kazak'ın, Arap alfabesiyle yazılmış olan mektuplarını kendisinin okuyamayıp Akay'a okutmak için getirdiğini öğrendik.”
— “Akay Kadı, gelen bu mektupları toplayıp üç nüsha yaptı. Bu nüshalardan birisini alıp kendisinde alıkoydu. Diğerini mektupları okutmak için ara sıra kendisine gelen Yırçı Kazak'ın babasına, Tatarhan'a, üçüncü nüshayı da köyün ileri gelenlerinden birine verdi.” diye anlatır İdris Muhammet. Akay Kadı'nın kendisine alıp muhafaza ettiği nüshalar hariç diğerleri kaybolmuştur. Bu aşamadan sonra diğer bir sorunun cevabı aranır. Heli köyünde bulunan bu kitapçık Vahap Zahirov'un komşusunun eline nasıl geçmiştir? Zahirov, araştırmaları neticesinde ikinci sorunun da cevabını bulur. Akay Kadı'nın büyük oğlu Abuhayr'ın talebeliği Heli köyünde geçer. Bu köyden evlenir ve buraya yerleşir. Abuhayr Zahirov'un komşusuna kız verir, akraba olurlar. Abuhayr'ın babasından kalan kitaplar kızına intikal eder. Abuhayr'ın kızında bulunan bu mektuplar, Akay Kadı'nın muhafaza edip oğluna verdiği mektuplardır.✻