S
sabur: sabır safar: sefer sağış: özlem sah: fakirlere verilen hayır sal: ceset, sal, tabut sala: bir yerde duran salah: kurtuluş saldat: Rus asker sal et-: sal yapmak salqın: salkım sama: bari, mı, belki Samur: Dağıstan'da ırmak ve yer ismi sol et-: bozmak, tahrip etmek san: kalite, vücut, gibi, nitelik sant: gevşek, boş, zevksiz Sarafan: Yer ismi sarğal-: sararmak saw: 1) sağ, canlı. 2) hafif sawut: silah say urum: Irmakların zayıf yeri süy-: istemek, sevmek süyek: kemik saz: 1) saz. 2) kil sebele-: göndermek, serpmek selpin-: irkilmek sermen-: tutmak, el atmak sın-: kırmak, kırılmak sınık: 1) kırık. 2) kiremit sın taş bol-: mezar taşı olmak, kahrolmak sıq: sıkıntı, dert, bela, elem sırqara- (sırqaw bol-): hastalanmak, ağrımak silkin-: bozulmak, tahrip olmak siyrek: seyrek, az, nadir, birkaç sol: haksız, yanlış soy-: kesmek surat sal-: yüz çizmek, resim yapmak suw: su suwuq: soğuk suxar: peksimet süzek: temiz şabağat: şefaat, merhamet şam: mum şat: mutlu, neşeli Şawa: Sulak ırmağı yakınında bir yer şulay: şu şekilde, şöyle şawla: ışık şay: kötürüm, garip, kötü şayaw: üzüntü, keder şıncır: zincir